0
ARCH+ news

İstanbul´ da “Kentsel Dönüşüm” ün Anlamı…

Erdoğan Yıldız //

1950´li yıllardan itibaren, sanayileşme süreciyle birlikte kırdan kente göç en yoğun yaşandığı İstanbul´ da konut sorunu halkın inisiyatifi ile çözülmeye çalışıldı.  O zamanlar dağ başı olan, kimsenin bakmaya tenezzül etmediği kamu arazilerinde, fabrikalara ve sanayi akslarına yakınlık da söz konusu olunca,  gecekondulaşma başlar.  Ucuz işgücüne ihtiyaç ve konut probleminin “kendiliğinden” çözülmesi nedeniyle bu sürece hiçbir yetkili kurum ses çıkarmaz. Hatta bu süreç üstü örtülü teşvik bile edilir.

1970´li yılların ortalarına kadar muazzam bir göç alan İstanbul aynı zamanda arazi mafyalarının ve arsa spekülatörlerinin yeni bir rantsal sektör yaratmasına da neden olur. Bir yandan da, 1977 – 80 arası ülkede yaşanan politik ortamın da etkisiyle sosyalist çevrelerin gecekondu – konut sorununa ilişkin çalışmaları yoğunlaşır. O dönemin politik mahallelerinden sayılan 1 Mayıs mahallesi, Gülsuyu, Gültepe gibi  bölgelerinde gerek mafya arazilerine gerekse gecekondu yıkımlarına ilişkin ciddi bir direniş ve örgütlenme süreci yaşanır.

1980 – 1990´lı yıllar ise ardı ardına gelen imar afları ile birlikte, gecekondu bölgelerinde artık başka bir dönemin başladığına işaret eder;  tek gözlü odalar, evler beton binalara dönüşmeye başlar ve kat çıkmalar yaygınlaşır. Bu dönemde aynı zamanda kentte arazilerin de değerlendiği ve  -kent çeperinin dışında kalan bu mahallelerin kentlerin büyümesinden kaynaklı olarak artık kentin merkezinde yer aldığı-  bir durum ortaya çıkar.

2000´li yıllara gelindiğinde  sanayi kenti İstanbul´dan Turizm, Finans, servis kenti İstanbul´a doğru giden önemli bir vizyon ve misyon değişikliği yaşanır ve sanayinin desantralizasyonu süreci de hızla devam eder. Aynı zamanda devasa alışveriş merkezlerinin, büyük hastanelerin,  kapalı sitelerin yapılmaya başlandığı bu yıllarda İstanbul finans-hizmet sektörü ağırlıklı bir kent olma yolunda hızla ilerler. Bu süreçte kentin ortak kullanım alanlarına müdahale edilmekte ve var olan tarihi doku, kamuya ait ortak alanlar satılarak yok edilmekte,  yabancı sermaye destekli milyon dolarlık uygulamalar yapılmak istenmektedir. Son dönemlerde Türkiye´ de çok tartışılan Dubai Kuleleri, Haydarpaşa Kruvaziyer Alanı, Galataport projeleri ile, kentin çehresi değiştirilmektedir. Bu değişim sürecinin bir sonucu da iyice kentin merkezinde kalmış eski gecekondu alanlarının, yıpranmış tarihi alanların dönüşümüdür; bir başka deyişle kentsel dönüşüm artık kentin değişiminin ana konularından biridir.  Fatih İlçe Belediyesi-TOKİ-İBB (Sulukule) / K.Çekmece İlçe Belediyesi-TOKİ-İBB (Ayazma) / Maltepe İlçe Belediyesi-TOKİ-İBB (Başıbüyük)… Hangi bölge olursa olsun eğer bir yerleşim yeri  dönüşüm alanı seçilmişse yöneticilerin ilk aklına gelen orada yaşayanları görmezden gelerek ilçe belediyesi, TOKİ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile üçlü protokol hazırlayarak dönüşüm alanındaki evlere enkaz bedeli belirlemek ve TOKİ konutlarını bankaya ipotekli uzun vadeli borçlanma yöntemiyle satmaktır. Oysa kentsel dönüşüm alanlarında yaşayan yoksulların çoğunluğu inşaatlarda ya da diğer geçici günlük işlerde,  enformel sektörde çalışmaktadırlar ve sosyal güvenceleri de yoktur; kentsel dönüşümle birlikte ortaya çıkan “yeni” evin banka borçlarını ödeyemedikleri ve sonunda bu konutlardan da çıkmak zorunda kaldıkları gerçeği ise vardır.


Gülensu – Gülsuyu Mahelleleri

Istanbul Anadolu Yakası Maltepe semtinin E-5 karayolu üzerinde kalan tepenin sağ kısmında yer almakta. 1950´lerde Anadolu´dan göç ederek gelen ve İstanbul çeperlerindeki fabrikalarda çalışan işçilerin, ailelerin barınma sorunlarını çözmek için kurmaya başladıkları bu gecekondu mahallesi, 1970´lerde yoğun göç almıştır. Mahallenin nüfusu 2003 sayımında; 13.500 Gülsuyu, 12.500 Gülensu olarak bilinmekte. Bugün her iki mahalle 65-70 bin küsur arasında telafuz ediliyor. Çok katlı binaların çoğunda ev sahibinin akrabalar oturmakta; akrabaların ve tanıdıkların bedelsiz oturduğu oran ise %24, kiracıların oranı ise % 17. Mahallelerde yaşayanları, 2004 yılında kendilerine dayatılan Kentsel Dönüşüm planlarına karşı 7000 itiraz dilekçesi, 32 adet plan iptal davası ve 10.000´ lerce imza toplayarak bu planı geri çektirdiler. E-5 karayolu hattı boyunca raylı sistem kurulması, mahallenin arkasındaki orman alanlarına üniversitelerin (yeditepe, maltepe..) yapılması, buradaki yoksulların bu hali ile kentte tutunmasını tehdit eden gelişmeler olmuştur.  Mahallenin arkasındaki geniş orman arazisinin çevresi Narcity ve Kiptaş konutları ile çevreleniyor, diğer taraftan Gülensu´ nun hemen yamacındaki geniş araziye  çok yıldızlı otel ve 2-3 katı geçmeyen lüx konutların yapılacağı duyumu burada yaşayanlar üzerinde bir baskı ve psikolojik tehdit oluşturmakta. Bilindiği gibi Narcity konutlarının bulunduğu arazi "acil deprem toplanma yeri" ve mahallenin yamacındaki otel ve lüx konutların yapılacağı arazi yeşil alan bölge idi. Buna rağmen her boş yere bu kadar konut yapılması ciddi bir sorun olatak görülmeli.

Belediye ile müzakere sırasında, mahalle yaşaşanları; muhtarları, derneği ve mahalle meclisi ile bütünleşerek kendilerinin dahil olmadıkları hiçbir üstden belirlenen planlamayı kabul etmeyecekleri belirttiler. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir Planlama bölümü hocaları ve öğrencileri ile birlikte mahallede atölye çalışmaları gerçekleştirerek nasıl bir kentsel planlama istediklerini göstermeye çalıştılar. Bu atölye çalışmaları sadece mahallenin fiziki koşulları ve konut sorunu üzerinden değil; kamusal alanda kadının yeri, çocukların, ihtiyarların, gençlerinde kendilerini ifade edecekleri bir formda gerçekleşmeye çalıştı. Yerel seçimler öncesinde Maltepe Belediyesi, AKP´ den Fikri Köse´ nin başkanlığında epeyce problemli ve gerilimli bir ilişki vardı; ve Belediye yereldeki yurttaşların ve mahallelinin isteklerini değil daha çok ´yukarıdan´  belirlenen politik ihtiyaçlar doğrultusunda hareket ediyordu. Özellikle Başıbüyük mahallesinde orada yaşayanların hiç istememesine rağmen dayatma ile TOKİ konutlarında ısrar etmesi, Gülensu-Gülsuyu mahallelerinde ´birlikte kimsenin mağdur edilmediği bir planlama´ nın mümkün olduğu üzerinden bir çalışmaya mesafeli (karşı) durmaları ´yukarıdan´ söyleminin bir kanıtıdır. 29 Mart seçimlerinde CHP´ den Mustafa Zengin´ nin Belediye yönetimine gelmesi ise pozitif bir hava yarattı. Zengin´ in seçim çalışmalarında öne çıkardığı söylem, kolektif çalışmalar yaparak Maltepe´yi birlikte yönetme iradesi olmuştu. Yönetime geldikten 3 ay sonra danışmanları bizimle ilişkiye girerek Başkanın örnek bir sosyal demokrat ilçe belediyesi oluşturmak istediğini, bu nedenle her mahallede  ´mahalle meclisleri´ oluşturarak Maltepe´´nin yerel sorunlarını bu mahalle meclisleri ile görüşmek, çözmek istediklerini ifade etti. Ardından mahallede meclis toplantıları ile olumlu manada yeni bir süreç başladığından söz edilebiliriz.


Mahalleler Platformu ve Birlikte Mücadele

Birkaç sene once oluşturduğumuz Istanbul mahalleler platformu, kentsel dönüşüm projelerine karşı ortak hareket etme, birbirimizi bilgilendirme amacı ile kurulmuştu. Bu mahalleler arasında öne önemli sorunlar: 1-Ortak hareket edememe 2-Barınma hakkı ile mülkiyet arasındaki ilişkisinin kurulmasında ciddi zaaflar var. Kendi evini, mülkiyetini koruyan, kurtaran diğer zayıf durumda olan komşusunun evi ile ilişki kurmuyor. Ya da kendi mahallesi kurtulan, diğer mağdur mahallelerle ilişkisini zayıflatıyor. 3- Nasıl bir mahallede yaşamak istediği sorusu aynı zamanda nasıl bir kentte yaşamak istediğini de iradi olarak ortaya konması beklenirken; mahallesi ile 3. Köprü, Galataport, ya da Dubai Kuleleri ile ilişki kuramıyor. Diğer taraftan TOKİ ve belediyelere karşı birarada durma, ortak mücadele alanlarını genişletme, dava süreçleri iyi bir potansiyel olarak görülüyor. Artık "kentsel dönüşüm" saldırısı ile karşıladığında bir çok referans alınabiliniyor. Mahallelerarası ilişkiler daha kolay kurulabiliyor. Örneğin. Gülensu-Gülsuyu mahallelerinde artık Kentsel Dönüşüm hakkında her ev bilgi sahibi denilebilir. Mahallede bir gelişme olduğunda en geniş anlamda herkes bütün bilgiye ulaşabiliyor.  Bir kentsel planlama ya da mahallede yapılacak Kentsel Dönüşüm karşıtı çalışmalar sadece fiziksel ve mekansal dönüşümü değil, toplumsal dönüşümü de içermeli, bu sürecin içinde kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, özürlüler için de yürütülecek çalışmalar olmalı, kendi kültürel çalışmalarını ve geleneksel dayanışma ilişkilerini geliştirecek çalışmalarda olmalı. Bizim açımızdan mücadele ettiğimiz kurumlardan daha çok, kendi aramızdaki kurumlarla, çevrelerle, mahallelerle ilişkiler koordinasyon, ortak mücadele daha çok önemli, çünkü kentte tutunabileceğimiz o kadar çok kolektif, sivil insiyatif olmasına rağmen ( İKK, ŞPO, MO, DPA, İMECE, İYD, İMDP, SULUKULE PLAT., KHK, vd.) üstelik kime karşı ve hangi argümanlarla mücadele konusunda da genel ilkelerimiz olmasına rağmen biraraya gelememe ve organize olama çok önemli bir sorun.

3 Haziran 2007 yılında Kadıköy´de bulunan Caferağa Spor Salonunda kentsel dönüşüm tehdidi altındaki mahalleler bir araya geldiler ve “Mahalleler Konuşuyor Sempozyumu”nu gerçekleştirdiler. Ve orada da ifade edildiği gibi:
-    Yarım asırlık emek ve çabayla barınmak için kurduğumuz mahallelerimizin ve dost yaşamlarımızın altüst edilerek geleceğimizin borçlandırılmasını kabullenemiyoruz. Doğup büyüdüğümüz yerlerde torunlarımızla yaşlanabilmeyi istiyoruz.
-    Bizler; mevcut mahallelerimizi terk etmeden toplu kentsel hizmetlere (barınmadan, altyapı, ulaşım, sağlık ve eğitime) eşit ve yeterli bir biçimde sahip olmayı istiyor, bu kentsel haklarımızın “artık ne zaman ne olacak “ endişesi yaşamdan hukuki güvenceye kavuşturulmasını talep ediyoruz.
-    Bizi yok sayan, görmeyen “insan yerine koymayan” yöntemlerden vazgeçilmelidir. Bunu yerine bizim sorunlarımızı bizimle birlikte çözmeyi önkoşul sayacakları, bizim de aklımız olduğunu kendi geçmişimiz ve geleceğimiz hakkında düşünebileceğimizi, fikir üretebileceğimizi kabul edecekleri yeni bir usul geliştirilmelidir. Mahallelerimiz gelip muhtarla, mahalle dernekleriyle, mahalle meclisleri ya da mahallenin kanaat önderleri ile bir heyet oluşturup görüşülmelidir.
-    İmar planlarını ve uygulama projelerini de birlikte oluşturabiliriz. Artık yalnızca öneri dinleyip, sonra bizim dışımızda planların hazırlanmasına, bize de yalnız itiraz ve dava süreçlerinin kalmasına tahammülümüz yok.
-    Belgeli belgesiz ayrımı gözetilmeden ve barınma hakları göz ardı edilmeden, şu anda mahallede yaşayanlar açısından kentsel dönüşümün sosyal bir yıkıma dönüşmesi engellenmelidir.
-    Gecekonduda yaşayanların on yıllardır yoğun bir çaba ve emekle ürettikleri, sosyal ve kültürel kimliklerini yansıttıkları bu mekanlarda işgalci ilan edilmeleri kabul edilemez. Bu alanlarda yaşayanlar, yaşadıkları mahallelerden uzak yerlerde iskan edilmemeli, kiracıların da barınma hakkı güven altına alınmalıdır.
-    Çok uzun dönemli olarak borçlanma yolu ile konut sahibi yapma vaadi zaten dar gelirli olan bu kesimlerin geleceğini ipotek altına alan uygulamalardır.
-    Yaşam alanlarında yapılacak her türlü değişiklik sürecinde tüm insanları söz, yetki ve karar hakkı olmalı; kentte yaşanacak dönüşüm süreçleri o kentte yaşayanların ortak ihtiyaçlarını ve kamu yararını temel alan bir biçimde şekillenmelidir.
-    Kamu arazileri kentlerin geleceğidir; Her geçen gün değeri artan kentsel arazilerin ortak kullanımlarının sağlanabilmesi için kamu arazilerinin satışı durdurulmalı, bu şekilde satılmış araziler geri alınmalıdır.
-    Yaşadığımız kentler eğitim, sağlık, su, çevre, ulaşım gibi tüm kamusal hakları gözeten bir biçimde tasarlanmalıdır …